NEDEN
OLMASIN – 2 SİVİLLEŞELİM ARTIK
Ülkemizde polise verilen emniyeti sağlama, suçları önleme, suçluları izleme ve yakalama görevlerinin mevcut kadronun sürekli olarak genişletilmesine rağmen tam olarak sağlanamadığı hakkında şüphe yoktur. Siyasi konulara girmesek dahi, basit hırsızlık suçlarında bunca yıl haberlerde geçen yakalanan lüks araç parkını saymazsak evinden bileziklerini, kapısından motosikletini çaldıranların mallarının geri geldiğine pek şahit olamadık. Sigorta var ya canımız sağ olsun.. Ya yoksa. Büyük şehirlerimizde dahi kadınlarımızın cani kocalarından korunamadığına pek çok kere şahit olmaktayız. Güneydoğuyu hatırlatmaya bile gerek görmüyorum. Ülkemizde polisin üzerinde bunca bekleyen iş dururken polisimiz önemli düzeyde mesaisini bürokratik işlemlerle harcamaktadır.
Mesela ehliyet verme işlemleri eğitim ve sınav ile kayıt işlemlerinden oluşmaktadır. Önceden hiç eğitim olmaksızın doğrudan trafik amirliği ve şoförler cemiyetinin yaptığı sınavla ehliyet alan babalarımızın ne hallere kaldığını bilmekteyiz. Arabanın birinci vitesle kalktığını ehliyetli babam 6 ay sonra dedemden öğrendi. Araba durduğunda hangi viteste kaldıysa öyle kalkılırmış, kimden öğrendiyse.. Belgrat ormanlarında skodamızın neden titreyip durduğunu bilemezdik. Yaş 10.. Sebebini sonradan öğrendik: Komşumuz cemiyetteydi, sınava gerek yoktu... Oysa ben deniz İstanbulda 6 kere girip alamayınca, Ankara'da 5 nci sınavda alabildim. Destursuz böyle oluyordu çünkü. Onu da ”Siyasallı oluşuma borçluymuşum”
Neyse ki çağdaş bir uygulamayla, eğitim işi organize edilerek özel kurslara verildi. Sınavlar milli eğitim bakanlığı tarafından yapılıyor. Ancak ehliyet belgesini nedense hala polis birimleri düzenliyor, dosyasını tutuyor vs. Bu işlem için kaç bin polisin görev yaptığını düşünmek bile istemiyorum. Türkiye'de noterlerin ne kadar güvenilir olduğunu, tapu dairelerinde tapularımızın başına bir şey gelmeden onlarca yıl kaydının eksiksiz tutulduğunu ve de nüfus kayıtlarımızın yine sivil bir idare olan nüfus müdürlükleri tarafından titizlikle tutulduğunu bilmemize rağmen neden ehliyeti hala sivil idareler vermemektedirler. Mevcut ve kurulacak sivil idarelerin güvenilirlik konusunda emniyet birimlerinden geri kalmayacaklarına güvenimiz tamdır. Örnekleri saydık. Neden birileri çıkıp bu işleri polislerden almıyor, vatandaşı polisle muhatap olmaktan kurtarmıyor.
Diyeceksiniz ki, polisle bir alıp veremediğiniz mi var? Var tabii.
Polise itiraz edemezsiniz, ısrar edemezsiniz, mantığını kavrayamadığınız çelişkileri anlatamazsınız, dik bakışla başlayıp hakarete varan cümlelerle karşılaşırsınız. Alay edilmekte cabası. Yıllar önce İstanbul Bahçelievlerde, kayıp araç ruhsatımı çıkartmak için müracaatta bulunayım dedim. Neden ben gidiyorum ki, o kapıya gidenlerin hepsi muameleci, bir kısım şefi polis bey, biraz gürültü artınca, ırgatlara seslenir gibi, “susun ulan atarım şimdi hepinizi dışarı...” . Bu olayların bir sivilin başına gelme ihtimali onda bir dir. Çok seyrek de olsa bir insana yetip artacak kadar sıkıcı anlar yaşamaktayız
Polisin yapmış olduğu asayişle ile ilgili olaylarda tabii ki şikayetimiz yoktur. Çalınmış eşyalarım kim vurduya gitse de, arabam tesadüfen de olsa 3 günde bulunmuştur. Başka bir olayda kaybettiğim arabayı Zeytinburnu karakolundan kendim emanet etmiş gibi aldım çıktım. Kimse de hop bööyle olmaz demedi. Asayişin berkemal olmasında polisimize güvendiğimizi ve sevdiğimizi belirtmeden geçemeyiz.
İş bürokratik görevlere sıra gelince, durum değişmekte, polis ile vatandaş çok daha sık karşı karşıya gelmektedir. Bu ilişkilerden gururu incinen hep vatandaş olmaktadır. Anlamsız beklemeleri de saymayı unuttum. Neden ve ne kadar bekleyeceğimizi soramayışımız da ayrı bir dert. Erkek polislerin bayan polislerden çekinmeden argo konuşabilmelerine de şahit olduk. Keşke orda olmasaydık. 50 yaşımda ne çok şey görmüşüm. Oysa ne sabıkalıyım ne tanık. 5 kere ehliyet yenileme, silah ruhsatı alma, 5 kez pasaport alma uzatma, trafik ruhsat kaybı. hepsi bu. Bürokratik işkencelerin her birinden tattım. En komiği de bir ay süren silah ruhsatı alma mücadelemi sabırla bitirdikten sonra, mermi alacakken başıma geldi. Bir dilekçe bir kimlik fotokopisi gerekirmiş. Hayhay.. yarım boy kağıda fotokopi çektirdim. arkasına da dilekçemi yazdım. Maliyede, üniversitede, ticaret, adliye nüfus idareleri gibi birçok yerde olduğu gibi. Şu kadar mermi almaya izin veriniz diye. Bu nasıl dilekçeymiş, dilekçe tam boy kağıda yazılmak zorundaymış. Ayrıca hitap kısmı kağıdın tam ortasına yazılır, sola yazılmaz mış, bir de yeminli mali müşavir olacakmışım, bunu bana diyen 40 yaşlarında bir polis. Hani genç biri olsa cahilliğine vereceğim. Çıktım emniyet amirine şikayet ettim. İki üniversite mezunu emniyet amiri aldı kalemi eline benim için dilekçe yazdı. Yine büyük boy kağıda ve tam ortadan başlayan hitap ile...! Etraftaki polislerin sessiz homurtularına ve dik bakışlarına da aldırmıyorum tabii. Bu arada bir de yeminli mali müşavir olduğumu amirim de bana hatırlattı ya. Ne diyeceğiz ki adama makamında. Dua etmeye başladım inşallah aynı memur bu dilekçeyi de kabul etmez diye. Kağıt büyük ya kabul edildi. Duruyor mermiler hala kutularında.. MKE verdiği mermilerin hesabını ve kimlik kayıtlarını en basit dosya programlarıyla dahi yapabilir di halbuki.
Ayrıca 80 yıldır yazılan Başbakanlık tasarruf genelgeleri polisi bağlamıyor herhalde. Mesela 1987 yılında komutanlarımız kağıtların arka yüzünü de kullanın diye bize boşuna baskı yapıyorlarmış. Askerler dahil herkes tasarrufta iken.. dilekçe tam boy kağıda yazılmalıymış, bir cümle olsa bile. “Mermi alacaktım da....”
Toparlayacak olursak, polisin yapmış olduğu ehliyet verme işlemleri, trafik tescil işlemleri ve pasaport işlemleri gibi bürokratik işlemlerin sivil devlet kurum ve kuruluşları tarafından yapılmasının zamanı gelmiş geçmektedir.
Ehliyet işlemlerini sınavları düzenleyen MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI pekala yapabilir. Sürücülükte yeterlilik, bilgi ve eğitim işidir çünkü.
Trafik tescil işlemlerini, arabalardan çok daha kıymetli gayrimenkullerimizin sicilini tutan TAPU VE KADASTRO MÜDÜRLÜĞÜ çocuk oyuncağı kabilinden yapabilir. TAPU beni bu işlere bulaştırmayın derse, hay hay ticaret sicilimizi yıllarda dürüstlük ve doğrulukla tutan TİCARET ODASI ve ADLİ SİCİL MÜDÜRLÜKLERİMİZ olmaz mı. Hem de ne güzel olur. Tıpkı uçakların sicil kayıtlarını SİVİL HAVACILIK Genel Müdürlüğünün tutması gibi.
Pasaport işlemlerinin verilmesinin de nüfus kağıdı verilmesinden güvenlik ve titizlik bakımından hiçbir farkı yoktur. Bilgi bakımından ise nüfus kağıdının tıpkısının aynısıdır. Neden NÜFUS MÜDÜRLÜKLERİ bu işlemi nüfus işlemlerini yaptığı gibi eksiksiz yapamasın.
Yukarıda saydığım kamu kurumlarında gazetelerde geçen bazı trajikomik vakaları (kızların askere çağrılması gibi) saymazsanız, hiç hata olmamaktadır. Vazifei suistimal ve sahtecilik olaylarını saymazsak. Bu işlemleri polis yapıyor da, sahte kimlik, pasaport olaylarına rastlamıyor muyuz. Askerden muafiyet için gereken raporları tam teşekküllü sivil hastanelerimiz yerine askeri hastaneler veriyor da, herşey yolunda mı gidiyor. Maksadımız bu işin de sivilleşmesi değil. Örneğin pilot sağlık raporlarının nasıl verildiğini biliyor musunuz. Pilotun mesleği özel bir hastanenin doktorlarının iki dudağında.. yeter artık dedikleri an pilotumuz emeklidir artık.. Maksadımız Sivil kurum ve kuruluşlara güvenmenin zamanının geldiğidir. Yapıların özel denetim şirketlerince adam gibi denetlendiğini, halka açık şirketlerimizin özel denetim şirketleri tarafından didik didik denetlendiğini bilmiyor musunuz yoksa.
Haydi hükümetim, artık düşün NEDEN OLMASIN diye, düzenle bu işleri yine yeniden de polisimiz ile halkımız mecbur kalmadıkça karşı karşıya gelmesin, üzülmesin, gerilmesin.
sivilleştir artık bu hizmetleri, onlar da polis gibi polislik yapsınlar da. meçhul vakalar, takipsiz şikayetler kalmasın..
Bu yazı 2009 Ekim ayında yazılmıştı. 2010 Ocak ayında çıkan bir kanun ile trafik tescil işlemlerinin devir işlemleri bölümü notere verilmiş, iyi ama ne kadar kısır bir gelişme.. Alamadılar emniyetten büsbütün. Yine son sözü yani kesin ruhsatı polis düzenleyecek, adrese gönderecek. Hiç yapmasın kardeşim. Polis polislik yapsın. Çıksın sivil işlerden.